Hıristiyanlar gerçekten üç Tanrıya mı inanıyorlar?

Sınırsız ve sonsuz Tanrı’nın doğasını, kavrama yetisi sınırlı ve kısıtlı olan biz insanların tümüyle anlamada zorluk çekmesi normaldir. Ruh olan Tanrı’nın doğasını, ancak kendi sözünde açıkladığı kadarıyla bilebiliriz. Şimdi O’nun yazılı vahyi olan Kutsal Kitap’ta kendi doğası ile ilgili ne söylediğine bakalım: Tanrı kendini, Kutsal Kitap’ın hem Eski Antlaşma yani Tevrat ve Zebur’da hem de Yeni Antlaşma dediğimiz İncil bölümlerinde birçok kez “TEK TANRI” olarak açıklar! Örneğin, Eski Antlaşmada “Dinle, ey İsrail! Tanrımız RAB tek RAB’dir.” (Yasanın Tekrarı 6:4) açıklamasını okuruz. Aynı şekilde Yeni Antlaşmanın bölümlerinde de aynı açıklamanın yinelendiğini görürüz: “İsa şöyle karşılık verdi: “En önemlisi şudur: ‘Dinle, ey İsrail! Tanrımız Rab tek Rab’dir.” (Markos 12:29)

Biz Hıristiyanlar, bu açıklamaların ışığında, Tek Tanrı’ya inanırız. Aynı zamanda Tanrı’nın doğasındaki bu teklikte, birden fazla kimlik olduğunu ortaya koyan çok sayıda Kutsal Kitap ayeti bulunmaktadır: “Tanrı, ‘Kendi suretimizde, kendimize benzer insan yaratalım’ dedi…” (Yaratılış 1:26) Yaratma, sadece Tanrı’ya ait bir niteliktir. Tanrı yaratma işine başka hiçbir yaratılmış kişiyi dahil etmez. Ayette geçen fiil çokluğu ifade ettiğine göre bu sözleri Tanrı kime söylemiş olabilir? Meleklere söylemiş olamaz. Çünkü melekler Tanrı suretinde yaratılmamıştır ve insan yaratılışında hiçbir rol oynamamıştır. Burada geçen çoğul fiil Tanrı’nın doğasındaki çokluğu ifade eder. Aynı şekilde Mezmur 110’dan alıntı yapılarak Matta 22’de yer alan bölümde de üçlü birliği görürüz: “Ferisiler toplu haldeyken İsa onlara şunu sordu: ‘Mesih’le ilgili olarak ne düşünüyorsunuz? O kimin oğludur?’ Onlar da, ‘Davut’un Oğlu’ dediler. İsa şöyle dedi: ‘O halde nasıl oluyor da Davut, Ruh’tan esinlenerek O’ndan ‘Rab’ diye söz ediyor? Şöyle diyor Davut: Rab Rabbime dedi ki, Ben düşmanlarını Ayaklarının altına serinceye dek Sağımda otur. Davut O’ndan Rab diye söz ettiğine göre, O nasıl Davut’un Oğlu olur?” (Matta 22:41-46). ‘Rab Rabbime dedi ki’ ifadesi, Davud’un iki ayrı kişiden söz ettiği gayet açıktır.

Ayetlere bakmaya devam edelim: Matta 3:16,17 ayetlerinde şöyle yazılmıştır: “İsa vaftiz olur olmaz sudan çıktı. O anda gökler açıldı ve İsa, Tanrı’nın Ruhu’nun güvercin gibi inip üzerine konduğunu gördü. Göklerden gelen bir ses, ‘Sevgili Oğlum budur, O’ndan hoşnudum’ dedi.”

Bir başka ayet yine Matta kitabından (Matta 28:19): “Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin; onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un adıyla vaftiz edin;”

Bu ayetler Baba’nın, Oğlun ve Kutsal Ruh’un ayrı kişilikler olduğu açıktır. Okuduğumuz ayetlerin ışığında birliği ve tekliği belirtmek için “ÜÇLÜ BİRLİK”ifadesi kullanılır. Üçlü birlik ifadesi Kutsal Kitapta geçmemesi bu öğretinin Kutsal Kitap kaynaklı olmadığı anlamına gelmez.

Üçlü birliği daha anlaşılır kılmak için üç cümlede toparlarsak şöyle diyebiliriz:

-Tanrı’nın Baba, Oğul ve Kutsal Ruh olarak üç kimliği vardır!

-Bu kimliklerin her biri bütünüyle Tanrı’dır!

-Tek bir Tanrı vardır!

Sonsuzluktan beri bir olan bu Tanrı, aynı özü, gücü ve sonsuzluğu paylaşan üç kimlikte kendini göstermesi ve her kimliğin tümüyle Tanrı olması Tanrı’nın tekliği gerçeğini değiştirmez. Bu üçü, özde aynı, güç ve görkemde eşit tek bir gerçek ve ebedi Tanrı’dır. Baba, Oğul ve Kutsal Ruh arasında sıfatlar ya da öz açısından bir fark yoktur. Her üye bütünüyle Tanrı’dır ve Tanrı’lığın tüm sıfatlarına sahiptir: “Ben ve Baba biriz.” (Yuhanna 10:30)

Baba, Oğul ve Kutsal Ruh kişisel özellikleriyle ve yaratılışla olan ilişkileriyle birbirlerinden farklılık gösterirler. Özdeki eşitlik ve rollerdeki bağımlılık (tabi olma) anlamındadır. Yani Oğul Baba’ya tabidir. Kutsal Ruh ise Oğul’a ve Baba’ya işlev yönünden tabidir. Baba ve Oğul’dan çıkar. Her üye Tanrı’nın varlığının tüm doluluğunu eksiksiz bir biçimde kendisinde barındırır.